10 Ağustos 2009 Pazartesi

Ballooon



Büyüdükçe küçülüyoruz. Büyüdükçe çekiyoruz, ufalıyoruz, basitleşip sıradanlaşıyoruz aynı zamanda. Yükselmek için fazla yüklerini atan sıcak hava bulutu misaliyiz. Büyüdükçe bir şeyleri atıyoruz, eksiliyoruz, azalıyoruz ama yükseliyoruz.

Her şeyimiz zamanla bozuluyor, asgariye iniyor. Hayal gücümüzün enerjisini kesiyoruz adeta. İnsanlar büyüdükçe neden hayalleri küçülür ki_? İsteklerimiz, düşlerimiz o kadar sığlaşıyor ki ister istemez, büyük idealler ulaşılması imkansız deli saçmaları olarak geliyor kulağımıza. Yapabileceklerimizi anlık düşüncelerle sınırlıyoruz. İleriye bakamıyoruz. Çünkü saçma sapan işlerimizle o kadar yoğunuz ki, ileri düşünmeye vaktimiz kalmıyor. Tam anlamıyla Carpe Diem yapıyoruz, çünkü geleceğimizin nasıl olacağı şeklindeki düşüncelerden arınıp, bu düşüncelere ayırmamız gereken vakti, anlık kapris ve zevklere kanalize ediyoruz.

Yükselmek için balondan attığımız ilk şey hayal gücümüzdü sanırım.

Maddenin ötesine geçip, manayla bir araya getiremiyoruz benliklerimizi. Çocukluk oyunlarımız vardı. 2 sandalye 1 koltuktan oluşan devasa şehirlerimizde voltran oluşturur, kötü canavarları yenerdik. Ya da 2-3 kişi bir araya gelir, yepyeni bir dünyanın yıldızı yeni parlayan gizemli süper kahramanları olurduk bi kaç oyuncakla. Bu oyunlarda kullandığımız aletlerin kalitesine, dandikliğine bakmazdık, bir arada vakit geçirmenin özünü kavrar, nesneleri araç olarak kullanır, maddenin ötesine geçer, manayla buluşurduk ve hayatımızın en eğlenceli dakikalarını geçirirdik. Şimdi ise seksi bilgisayarlarımızda, gerçek olmaya yaklaştırılan figürlere saatlerce mouse tıklıyoruz. Yeni oyuncaklarımız olan bu teknolojik aletler sadece maddeden ibaretler ve asla 2 sandalye 1 koltuktan oluşan dünyamızdaki zevki bize veremeyecekler.

Balondan manayı da atalı çok olmuş anlaşılan yükselmek uğruna.

Birlikte oynadığımız oyunlarda bile manayı kaybediyoruz çoğu zaman. Futbol oynarken 5 dakika önce halı sahaya güle oynaya beraber geldiğimiz adama, hatalı gol yedi diye küfredebiliyoruz. Kazanmayı eğlenmeye tercih ediyoruz çoğu zaman bu tür oyunlarda. Hırsımız, kankası olan egomuzla birleşip bizi ele geçiriyor ve amacı eğlenmekten kazanmaya taşıyor ki, böyle olunca da oynayanların en az yarısı kaybettikleri için üzüntüyle ayrılıyor oyundan.

Hırs bulutlarının arasından geçiyoruz şu sıralar.

Sohbetlerimizin de içi boşaldı. Birbirinden farklı konular hakkında birbirinden farkı olmayan konuşmalar yapıyoruz. Küçükken pokemon kıyaslayan, en iyi oyuncu hagi diye başlayan, dün ne yaptığımızı anlatan sohbetlerimiz vardı. Evet, konu bakımından sığ oldukları gün gibi ortada ama ortada olan başka bir şey daha var ve ben asıl bunu vurgulamak istiyorum. Bu sohbetleri ederken birbirimize karşı samimiydik. İçimizden geleni söyler, ikiyüzlülük yapmaz, dürüst olurduk karşımızdaki hakkındaki düşüncelerimizde. Söylediklerimizde bizden bir parça bulunurdu mutlaka. İnsanlara duymak istediklerini değil, duyurmak istediklerimizi söylerdik.

Sanırım bizi yukarı taşıyan balondan samimiyeti de attık.

Bunları nereden mi biliyorum_? Sanırım ben balonumla biraz geriden geliyorum. Benden yüksektekiler fazlalıklarını atıyorlar ve bu yüklerin hepsini düşerken görüyorum.


Hiç yorum yok:


Get Music Tracks! Make Your Own!