10 Ekim 2009 Cumartesi

Don't Candle It


10.10 olmuş tarih. Böyle aynı sayıların peş peşe geldiği tarih ve saatleri takip eder oldum 1 yıldır. Başlarda hoş bi eğlenceydi bu, şimdilerde ise maziyi hatırlatan küçük bir işaret. Mazi de aslında çok ağır kaçan bir kelime gibi geliyor kulağa. Mazi demeyelim de benim farklı bir ben olduğum zamanlara ait, zamanının ötesine kalmayı becerebilmiş bir yadigar gibi.

Hani karanlığa küfredeceğine, bir mum yak diye hoş bi söz var ya, cidden düşündürücü. Sen yak mumunu gez tabi de, kolay değil işte o. Küfredilen karanlıkta parlayan tek bir mum göz yorar, garipsenir, karanlığa alışkın gözleri acıtır. Her ne kadar senin gibi o karanlıktakiler de iyi niyetli olursa olsun oluşan farklılık rahatsızlık yaratır. Sen de bari söndüreyim şu mumu da kimse rahatsız olmasın, hazır olduklarında yakarlar zaten mumlarını kendileri dersin. Sönen mumun getirdiği karanlıkta da dayanamayacağın için çözümü gözlerini kapamakta bulursun.

Değişim de böyle. Sürekli değişim iyidir/kötüdür, değişmeyen tek şeydir gibisinden salak saçma genellemeler yaparız bazı bazı. Bu değişen yapıların/kişilerin/davranışların meydana getirdiği karanlıkta mum yakmaya kalkarsanız, ışıktan rahatsız olan kişilerin yerini aydınlatılmak istenmeyen, kıyıda köşede kalması gerektiğini hisseden düşünceleriniz ve duygularınız size hoş olmayan şeyler söyleyebilir, şikayetlerini peşi sıra dile getirebilir. Bu yüzden yakmayın mumunuzu. Değişim karşısında kapatın gözlerinizi, yumun sıkı sıkı. O kadar sıkı yumun ki oraya karanlık bile giremesin, sadece siz olun. Gelmesin gözünüzün önüne hiçbir şey, üzemesin sizi o karanlıktaki duygular, düşünceler, hayalkırıklıkları.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Zürafa

Yeni En Sevdiğim Hayvan: Zürafa

6 Ekim 2009 Salı

6 Ekim

- Merhaba

- Günün tatil olması ve buna bağlı olarak da biraz vakit bulmam sayesinde yeni bir şeyler karalamak istedim.

- Acıktım bi de ben . Kalkıp kendime yemek hazırlamaya da üşeniyorum. Açlığımın tembelliğimi yenecek düzeye gelmesini bekliyorum.

- Şu an Dr. House gibi yürüyorum. Bacaklarımı hareket ettirmek büyük çaba gerektiriyor. Pazar günü gittiğim halı saha maçında sınırlarımı zorladım. Zaten sınırlarım çok da yüksek olmadığı için, kolayca zorlanabiliyor. Halı sahada aldığım hasar üzerine dün de okuldan çıktıktan sonra yürürken kaldırım kenarlarında o şeylerden birine bindirdim. Sol bacağımda kendini zaman zaman hissettiren bi' şişlik meydana geldi. O saçma şeylere zaten 2 haftada bir çarpıyorum en az. Sınıf başkanı yetkimi kullanarak kaldırtcam onları okul önlerinden. Bu ülkenin genç beyinlerine yazık oluyor.

- Bu arada ben sınıf başkanı oldum. 5 gün başkanlık yaptıktan sonra da endüstri mühendisi olmaya karar verdim. Ama tam emin de değilim gibi. Bi de kulüp seçelim. Ondan sonra farklı bir mesleğe karar veririm belki, belli olmaz n'apcağım.

- Anlık Sevinç: Blok dersin ortasında çalan zil.

- Anlık Hüzün: Okuldaki musluklarda elini yıkarken birden suyun kesilmesi.

- Yeni Fikir: Fotoselli apartman kapısı (sadece içeriden açılacak).

- O değil de, ima çok garip bir şey. Eskiden hep imaları anlamadığım söylenirdi. Sonra sonra kendimi vermeye başladım bu işe. Tamam, artık imaları fark ediyorum da, paranoyak oldum şimdi de. Her sözde bir şeyler arıyorum. Düşün düşün, kafayı yiyorum kısa süreli.

- Kahverengi hırkam ve montumdan sonra şimdi de kahverengi bi kravatım oldu. Kahverengi ailesi olarak mutluyuz.

- Aldığımız ama uygulamadığımız kararlarımız bu ülkenin yoksul kesimiyse, uyguladığımız kesim ise bu ülkenin elit tabakasıdır. Sayısal fark o kadar fazla işte.

- Okula da alışmaya başladım ben. İnsan mecbur kalınca alışıveriyor sanırım her şeye. Her şey mi yoksa herşey mi bilemedim. Hemen TDK'nın sitesine girdim. Sözcüğün doğrusunu bulamasam da ilginç başka bir şey buldum. Güldüm de biraz. Bu yüzden paylaşıyorum;
Tam okunmasa da, işaret içine aldığım yerde "house party" yazıyor. Türk Dil Kurumu'nun Türkçe kelimelerin doğru yazımı bölümünde böyle bir kelime bana ilginç geldi, ne diyim.

- Eskiden de makul bi insan değildim çok ama bu aralar iyice garipsemeye başladım kendimi. Bazen küçük şeyler için çok mutlu oluyorum. Ama böyle çok da önemli olmayan şeylere. Mutlu oldum mu da böyle çok garip mutlu oluyorum, dolup dolup taşıyor içimde sanki bir şeyler. O kadar coşkulu mutlu oluyorum. He tabi çok mutluyum, çok coşkuluyum, yuppiiii hadi zıplayalım, demiyorum da, içten içe oluyor bir şeyler. İlginç, ne diyelim.

- Hani garip dediklerinde, normal ne peki, diye soruyorsun da konuşma tıkanıyor ya. Çünkü kime göre neye göre normal di mi yani. Bu yüzden gariplik aslında kişilik gibi, çok da kurcalamamalı insan kendini, ben garip miyim lan diye.

- Sınıfta bana yapılan en büyük iyilik bana kulaklık vermek. Benimkinin bir tarafı koptu, tek kulakla da soyutlanamıyorsun tabi. Bana kulaklık veren insanlar, sokak kedisini soğuk bi kış gününde alıp, evine götürüp besleyen insanlar gibi aslında. İkisi de aynı büyüklükte iyilikler bana kalırsa.

- Bazen yaptıklarınızın farkına varmıyorsunuz ama yaptıklarınız çok koyabiliyor bana kimi zaman. Gerçi yazmanın ne yararı var bunları bilmiyorum. Blogumda da içimi dökemeyeceksem nerede dökecem ama di mi.

- Hava kararınca dışarıda olmak çok güzel, çok mutlu edici.

- Yoyomu özledim. Ne güzeldi o öyle. Atarsın, sonra düşünmeye başlarsın acaba bu sefer gelmeyecek mi diye. Sonra yine gelir ya eline, ne güzel bir şey o. Gidip yenisini alacağım.

- Geçen hafta okula gitmeden önce bi çılgınlık yapayım dedim ve kahvaltı yaptım. Biliyorum, aynı cümlede bir kelime iki kere yazılınca hoş durmuyor ama yapacak pek bir şey de yok. Neyse, konuyu dağıtmayın. He-man vardı televizyonda. Oturdum izledim. 10 yıl sonra kahvaltıyla beraber He-man izlemenin meydana getirdiği bi sırıtışla geldim okula. Gerçi okulda silindi o sırıtış, ama hiç yoktan mutlu oldum sabah sabah.

- "Ağaç yapraklarıyla gürler", " Nerede çokluk, orada bokluk". Bence bir komisyon kurulsun ve bu verdiğim örneklerdeki gibi çelişen atasözleri arasında bir tercih yapılsın ve onu kullanalım, diğerini silelim. Atalarımız kafamızı karıştırıyor bu gibi sözlerle çünkü.

- Artık böyle pıtır pıtır maddeli yazılar yazabiliyorum. Diğerleri çok zaman alıyor. Benim de o kadar vaktim olmuyor. Olsa da kafama bin türlü şey geliyor, dikkatim dağılıyor. Bundan mütevellit bir süreliğine bu tür şeylerle idare edeceksiniz. Pizza Hut'ta sınırsız menü alıp da, şu çorbayı hemen içeyim de pizzaya başlayayım diyen insan gibi hissettirebilecek yazılar bunlar.

- Karnım çok acıktı.




Get Music Tracks! Make Your Own!