20 Mart 2009 Cuma

YILIN OKURU

TURUSHAN AKTAY
kafam girsin

19 Mart 2009 Perşembe

Somewhere Over the Rainbow




Someday
I'll wish upon a star
And wake up
Where the clouds are far
Behind me
Where troubles melts
Like lemon drops
Away above the chimney tops
That's where you'll find me

14 Mart 2009 Cumartesi

Kimyasal Denge


 "Mutluluğun resmini çizebilir misin_?" geyiği varıdr hep. Valla ben denedim çizemedim. Çizen olursa görmek isterim. Onun yerine mutluluğun araçlarından biri olan arkadaşlığın grafiğini çizdim ben de. Pek ciddi olmamakla beraber, doğruluğu da ispatlanmamıştır. O yüzden, "yok böyle bişi" diye düşünüyorsanız çok da umrumda değil açıkcası.

 Sol taraftaki(A.D) doğru, arkadaşlık derecesini gösteriyor. Diğeri de yanında yazdığı gibi, süre. Dönüm noktalarını rakamlarla belirttim. Şimdi onları açıklayacağım:

1) Bu durum herkes için değişiyor. O yüzden 2 seçenekli yaptım. Kimi insanları ilk gördüğümüzde kanımız ısınır, kimilerine karşı ise bir önyargıyla bakarız. Kırmızı olan önyargı.

2) Bu kısım, tanışdığımız zamanı gösteriyor. Bir nevi arkadaşlığın başlangıcı. İşte burada hızlı bi sürece girer arkadaşlığımız ve hızla tanışır, kaynaşır, samimiyeti ilerletiriz

3) Zamanla yakınlaşma ivmemiz yavaşlar ve "yavaşlayarak artan ivme" ye geçer iş. Artık daha az yol katederiz. Sayılara dökeyim hatta. Eskiden +10, +10 diye giderken, burdan sonra +3,+2,+2,+1,5 falan diye ilerler. Çünkü artık birbiriniz hakkında bilmediğiniz çok şey kalmamıştır. Kalanlar da öyle bi anda söylenebilecek/farkedilecek şeyler değildir. O yüzden bi yavaşlama olur.

4) Burası samimiyetin ilk doruğur. Çünkü kimileri birazdan göreceğimiz kırılmayı hafif atlatır ve daha sıkı birbirlerine kenetlenir. Bazıları ise ilk ve tek doruktur... 

5) Heh! İşte burası kırılma noktamız burası. Bu olaya neden olan pek çok şey olabilir: yanlış anlama, büyük bi' kavga, 3. bir kişi, araya konulan uzun bir ayrılık(taşınma vs vs) ve saat geç olduğu için şu an aklıma gelmeyen bir sürü şey. Genelde büyümenin getirdiği bi' hezeyandan kaynaklanır. Burada birden bir düşüş yaşanır. Bir soğuma olur. İki farklı seçenek gelir insanın önüne:

a)Taraflardan biri alttan alır/hatasını anlar/araya giren mesafeyi veya engelleri aşar(kafasında en azından)/başkası tarafından barıştırılır vs vs... 

b)Kişiler(en az biri) dik kafalılık yapar/İnceldiği/ yerden kopsun der/artık yorulur ve işin ucunu bırakır/ aslında hata yaptığını anlar vs vs...  

6) Bu "b" seçeneğini seçen kişinin süreci. Artık pek eksikliğini hissetmeye başlamazsınız arkadaşınızın. Bi yerden sonra, bakmışsınız ki, artık sadece merhabalaşan eski iki arkadaş olmuşsunuzdur. Karşılaşmalarınızda da "eski günler nasıldı bea, bi ara bişiler yapalım" geyiği döner. Yaşadım, oradan biliyorum yani.

7) Bu da sevdiğim kişi işte; "a" seçeneğini tercih edenin geleceği böyle oluyor. Her ne kadar 4 numaralı doruk gibi olmasa da durumları, ileride azim ve özveriyle eski seviyesine taşıyabilir işi, hatta eskisinden de yükseklere taşır bu doruğu. Tabi her zaman böyle olmaz. Kimi durumlarda ise, arada yaşananlar unutulmaz ve hiçbir zaman herşey eskisi gibi olamaz. 

 Evet, "Arkadaşlık lan bu, ne saçma şey, bunun da grafiği mi olurmuş" diye düşünebilirsiniz. Fakat benim kafamda buna benzer bir şey var. Manyak mıyım_? Olabilir tabi, aksini iddia etmiyorum. Zaten benim blog'umda da benim saçmalıklarımın olmasından daha doğal bir şey olamaz di mi yani.

Not: Uykum var, o yüzden yazıyı kontrol etmeden yayımlıyorum. Aysu'ya söyledim. O okuyacak ilk kez. Hataları gösterir artık. Yine de hata buluyorsanız tamamen onun suçu. Gidip uyumasın dil ve anlatım dersinde o kadar.

Not2: Hala tırnak yemedim.

13 Mart 2009 Cuma

Ojah Awake

- Bugün çok özel bir gün. Tam 1 haftadır tırnaklarımı(daha doğrusu yandaki etleri) yemiyorum. İnanılmaz zor bir durumdu başlarda ama azim ve disiplinle kurtuldum bu meretten. Darısı sigarayı bırakmak isteyenlere

- Sabah totoş bi' inglizce sınavı olduk. Üşenmişler herhalde, çok genel sorular sormuşlar. Yapamadık tabi.

- O değil de nescafe 3ü1 aradayı sıcak suyla dolu fincana döktüğünüzde hiç gözlemlediniz mi_? Ben inceledim. Çok acıklı ya. Böyle bi tepe oluşuyor su yüzeyince önce. Sanki suya karışmak istemiyorlarmış gibi. Hatta sonralara doğru böyle bi kenetleniyorlar ama nafile. Gerçekten birarada elemanlar. Yalan değil valla.

- Minibüste sabah bozuk paranız olmayınca 10/20 lira falan uzatırsınız ya. Şoför, "sen otur ben vercem üstünü" der. Siz de böyle bi' beklemeye başlarsınız. Zaman ilerler adam vermez para üstünü. "Acaba unuttu mu lan, hatırlatiim mi_?" falan diye geçirirsiniz içinizden de söylemeye çekinirsiniz, adama ayıp olmasın şimdi diye. Çok kötü bir şey o ya. Ceplerimiz de bozuk para tutmalıyız sürekli.

- Nevi şahsına münhasır'ı cümle içinde kullandım bugün. Çok güzel bi' duyguymuş. İlk okulda öğretmenimizin bize kelimeler verip, bunları cümlede kullanın dediği günler geldi aklıma. Ne günlerdi ya. 

- Bizim, 3. sınıftayken sanırım, bi' tane büyük kartona çizdiğimiz bir ağacımız vardı. Elma ağacı. Böyle elmalar vardı dallarında. Hepsinde sınıftan birinin adı yazılıydı. İyi bir şey yaptıkça, hoca elmamızı boyardı. Benim elmam hiç kırmızı olmadı ya. Bütün yıl boyunca sadece sol tarafında bir kırmızı leke kadar boyatabilmiştim. Sanırım elma sevmememin nedeni bu olsa gerek.

- Bizim de sınav haftası başladı. Bir rehavet çöktü bana. Sinemaya gider gibi sınava giriyorum. Hiç heycanı olmuyor lan böyle de. Bir mısırımız eksik sanki sınav salonunda. 

- Şişman bi' zenci olmak istiyorum bazen. Adamlar çok neşeli ya. Bayılıyorum. Gerçi 45 yaşında kalpten falan gidiyordur onlar ama olsun. 45 iyidir.

- Dün gece süper loto çekilişi yapılmış. Haberim yoktu. Zaten hayatımda hiç oynamadım da. Ama dün gece(bu sabah yani) rüyamda sayısal lotonun numaralarını gördüm. 4. ve 5. sayıyı hatırlamıyorum. Uyandığımda unuttum. Neyse rakamlara geçeyim ben. 3-14-27-...-...-42. Eğer çıkarsa part-time müneccim olarak işe başlayacağım. 

- Osibisa/the coffee song öneririm herkese.

- Okulda voleybol turnuvası başlıyacakmış yakında. Takımsız kaldım galiba. İlgililere selam ederim.

- Kahve içerken fincandan tabağa kahve falan damlıyor ya bazen(fincanla içerim ben kahvemi, dilimi yaka yaka hemde).  Sonra fincanı üzerine koyunca böyle bi' yapışıyorlar kısa süreliğine, sonra tekrar fincanı alırken bi "fıjık" sesiyle ayrılıyor birbirleriden. Kötü ya. Ayrılmasın kimse. Üzmeyin birbirinizi.

- Tarihe geçecek söz arayışlarım devam ediyor. En son " hayat bir yudum su, ya dökerin, ya içersin" diye bir şey buldum. Günlük hayatımızda kullanalım lütfen.

- "Siz siz olun" diye başlayıp " sakın bilmem ne fişmekan olmayın" diye bir söz kalıbımız var ya. O biraz gereksiz uzatılıyor. " Siz siz olun" kısmı yeterli zaten, herşeyi anlatıyor daha ne uzatıyorsun.

- Bence "boş zaman" kavramı, uyumadığımız tüm zamanları kapsıyor. Uyku ne güzel şey. Uyuyun işte. Gerisi yalan ya. 

- Çok tembel birşey oldum ben ya. Böyle yazı mı olur lan!

-Şimdi taslak halinde kaydettiğim, ufak eklemeler bekleyen yazılara baktım da, içim karardı. Bu yazı daha iyi. Zaten Osibisa dinliyorum. Olacağı bu.


7 Mart 2009 Cumartesi

Overcome


Bu fotoğraftan yola çıkarak bi yığın konu hakkında yazı yazılabilir. Mesela aklıma ilk gelenler; engellerin aşılamaz olmadığı, inancın etkisi, özgüvenin karşınızdakiler üzerindeki etkisi vs vs... 

Bunları anlatmayacağım. Oyunun yerine sizden sadece şu fotoğrafa bakıp, bir şeyler yaratmanızı istiyorum. Benim deneme diye adlandırılan bayağı görüşlerimden çok daha fazla şey katar size en azından.


Get Music Tracks! Make Your Own!