24 Eylül 2009 Perşembe

24 Eylül

- Hadi başlayalım.

- Bugün okula gittik işte. Zaten bu yıl bi bokluk olacağı okulların perşembe açılmasından belliydi. Ulan günde 8 ders; haftada 6 matematik, 5 fizik, 5 biyoloji... Can mı dayanır buna! Bi de 8de başlıyoruz. Peh

- O neyse de, bugün böyle görmek istediğim insanları gördüm. Hoş oldu he, sevdindim baya. O değil de Aslı sen ya uzamışsın ya süzülmüşsün, vardı sende bi' şeyler. Gerçi bilmiyorum, belki de bana öyle gelmiştir, iyi niyetli insanım ne de olsa.

- Ya görmek istediğim 2 kişi daha vardı. Onlar gelmedi. Gelcekmiş biri yarın. Diğeri de pazartesi gelecekmiş. Belki okul daha çekilebilir olur onların da sınıfa katılmasıyla.

- Okul hakkında baya şey var söyleyeceğim de, bu kadarı yeter. Uzatmayayım daha fazla. Ben böyle aklıma gelen bazı şeyleri telefonuma kaydediyorum epeydir. Oradan bi kaç şey yazayım en iyisi diyordum da, baktım şimdi, öyle pek de kısa kısa geçilecek şeyler değil. Her biri üzerinde durulması gereken konularmış, haklarını yemiyeyim 2-3 satırla.

- Ayakkabı bağcığına güvenmeyeceksin arkadaş. Tam sıkıca bağlıyorsun, heh artık çözülmez, deyip yürümene devam ediyorsun. Biraz gidiyorsun işte, sağa sola bakıyorsun, havaya bakıyorsun, hayat ne garip lan vapurlar falan diye düşünüyorsun. Ayakkabım ne alemde lan diye merak edip bakıyorsun, çözülmemiş oluyor, oh deyip rahatlıyorsun. Ama buradan sonra totoşluğunu gösteriyor ayakkabı bağcıkları. Tam " Aa ne garip lan. Yayalar için yapılan bu yürüyen adamlı hareketli yeşil ışık, moonwalk yapıyor gibi sanki galiba. Dur ben bunu bi söyliyeyim aysuya, ne tepki vercek" diyorsun, telefonu alıyorsun cebinden. O da nesi! Bağcıkların çözülmüş. Haydaaa... Hep beklemediğin anlarda çözülüyor totoş, ne diyeyim daha ben. Güvenmeyin işte.

- Hani OKS, PKK, SSK gibi bazı kısaltmaları okurken "k" harfini "ka" diye teleffuz ediyoruz ya, "g" harfi için de öyle olsa hoş olurdu sanki. Mesela OGS'yi O-GA-SE diye okusak güzel olurdu, ben gülerdim mesela, sen gülmez miydin_? Sen de gülerdin arada.

- Güzel bi benzetme oluşturarak savunduğum düşüncemi yine benim benzetmemi kullanarak, söz oyunuyla çürütmeye çalışıyorlar bazen. Emek hırsızlığı gibi bir şey bu. Git kendi benzetmeni kur, oradan savun ne savuncaksan. Kolay mı lan seksi metaforlar icra etmek!

- Herkes her şeyi bilmemeli. Bok mu var, ne anlatıyorsun ki her aklına geleni. Sus biraz be adam! He bi de, çok konuşma, kafa şişiriyorsun.

- İnsanın sadece hücreleri değil, ruhu da mayoz bölünme geçiriyor sanırım.

- Carpe diem, yarım saat sonra daha uykulu bi halde uyanacağını bile bile minibüste uyumaya çalışmaktır.

- Sevme, üzülürsün; üzme, sevilirsin. Ben buldum he bu sözü.

- O değil de, herkesin en iyi arkadaşı olup da, kimseyi en iyi arkadaşı olarak göremeyen insanlar var. Bende de tam tersi oluyor. Böyle sürekli insanları en iyi arkadaşım gibi görüyorum. Ama onlar öyle görmüyor ya. O zaman üzülüyor kişi.

- Barajdan dönen serbest vuruş, atan kişi için kim bilir ne kadar üzücüdür. Daha yolun başında umudunu kaybetmek gibi sanki biraz.

- Arabalardaki emniyet kemerini takmak moral bozucu biraz. Sürekli kazayı hatırlatıyor adama.

- Çağırınca gelmiyorlar ya, insan bi buruklaşıyor. Gerçi onlar da haklı düşününce. Neblim ama yine de bi' üzüntü hasıl oluyor bünyede..

- Düşenin dostu olmaz, dostu olan düşmez zaten. (Bunu da ben buldum)

- En önde oturuyordum geçen yıl. Bu yıl bi arkasına oturdum. Kaan var yanımda. Önde de Ilgın-Aykut. Hayalimdeki yer olmasa da güzel gibi, otursan oturulur yani, sevdim.

- Liv Tyler zayıflamış, hoş olmuş eskisi gibi.

- He bi de, pazartesi olsun ya bi ara.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Obscured by Clouds

Yağmur çokmuş
Önlem yokmuş,
Seller gelmiş,
İstanbul'u yenmiş.

Sabah itibariyle kendini hissettirdi yağmur burada. Çılgın bi telaşla yağıyor. Bir gecede dünyadaki tüm çocukları ziyaret etmesi gereken Noel Babanın telaşını görüyorsun düşen damlalarda. Temizlemesi gereken çok şey var ama zamanı da kısıtlı gibi.

Yazdan arda kalanları temizliyor yağmur durdurak bilmeden. Kafamızdaki o son yaz imajını tamamen siliyor. Üzerimizdeki yapay coşkudan arındırıyor bizi. Ruhumuza bir dinginlik getiriyor. Yaz mevsiminin insanda uyandırdığı samimiyetten uzak o heyecanı alıp götürüyor. İnsanların üstlerindeki o "yaz heyecanı" kirini temizliyor ve tekrar içlerindeki ışığın gün yüzüne çıkmasını sağlıyor. Herkes daha bi kendi gibi oluyor.

Yağmur yağıyor patır patır...


Get Music Tracks! Make Your Own!