20 Mayıs 2008 Salı

Efendime Söyliim

İki günde, iki yazıyla kendimi aşıyorum.


Uzun bi aradan sonra (23 saat kadar) tekrar bir şeyler yazma dürtüsü doğdu içimde. Kafamı karıştıran, uzun, kavramlar üzerinde sörf yapan, melankonik bir yazı yazma niyetinde değilim. Zaten istesem de beceremem, çok yorgunum. Yorgunluğumun sebebi; her şeyi son ana bırakma alışkanlığım ve uyku saatlerimi ayarlayamamam.


NTV'de salak bir yarışmamsı bir şey izliyorum. Orada geçen bi cümle aklıma takıldı, ama bundan önce programın içeriğinden bahsedeyim. Dört tane zeki(?) ve okumuş abimizin ve ablamızın oluşturduğu bir jüriye, yarışmacılar, 5 dakika içinde bilimsel(??) projelerini anlatıyor ve ben "zekiyim huleyn" diye çırpınıyorlar. Neys sanırım biraz açıklayabildim olayı. Şimdi de beni, bu satırları yazmaya gark eden(hoşuma giden bi deyim) cümleyi paylaşayım. Yarışmacılardan biri, sunumunu yaparken "efendime söyliiiiim" diye bir tamlama kullandı. Bizim okumuş ve zeki(???) abimizin biri de; " haha (küstah bi şekilde), 'efendime söyleyim' i eğitimsiz kişiler kullanır" diye ahkam kesti.



Beni düşündüren de bu oldu işte. İnsanları ezmek, aşağılamak, küçümsemek bu kadar kolay mı ya_!? Hem de Tvde. Bu kadar mı yüzeyselsiniz, bu kadar mı egonuza yenik düşmüş durumdasınız, bu kadar mı düşüncesizsiniz_? Bu olay, bana en büyük eksikliğimiz olan şeyi hatırlattı; hoşgörü... Empati de güzel bi kelime bu durum için ama Türkçe'yi koruduğumuzdan tercih etmema dikkat ettim.


Bütün sorunlar ve karmaşa zaten bu yüzden ortaya çıkmıyor mu_? Bencilliklerimizin esiri olduğumuzda, başkalarını düşünmediğimizde, dünyanın kendi popomuzda döndüğünü düşünmeye başladığımzda meydana gelmiyor mu tüm sorunlar. Kimseden büyük fedakarlıklar beklemiyorum. Sadece bi eylemi gerçekleştirmeden önce kendilerini karşısındakinin yerine koysunlar ve biraz düşünsünler. Ama nerde.... Dünya popomuzda dönüyor ya, herşeyi biz biliyor, en iyisi biz yapıyoruz ya, o yüzden gerek yok düşünerek hareket etmeye(ulan hareket dedim de, fizik sınavında hareket var mı acaba_?).


Bunları yazdım çünkü, çok rastlıyorum bu tarz şeylere. Bazen aynı durumda ben de kalıyorum. Düşüncesizce ettiğim bi laf, ya da yaptığım bi hareket, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabiliyor. En kötüsü de bazen yaptıklarınızın hata olmadığı yanılgısına düşmemiz. Bu yüzden lüften sadece kendinizi düşünmeyin, biraz duyarlı biraz hoşgörülü biraz da güler yüzlü(bunun konuyla alakası yok ama siz yine de gayret edin =)) olun daima. Yazımı da çok değerli bi insandan yaptığım alıntıyla sonlandırayım;

Efendime söyliiim sizi de sözliiim

Kucak dolusu elma şekerleri ...

19 Mayıs 2008 Pazartesi

01:18

Trigonometri çalışmaktan mıdır, gecenin bi saati n'apıcağımı bilemememden midir, yoksa "yeni göneri" yazısının çekiciliğinden midir, bilinmez ama bir yazı yazayım bloguma dedim. Her zamanki gibi yine boş kelamlar etmek için oturdum klavyenin başına. Bakalım hediye torbasından ne çıkacak bu gece.

Hepinizin bildiği gibi, zaman çok çabuk geçiyor, hatta göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Bu aralar herkesin ağzında aynı geyik; " abi ya, daha dün gibi aklımda okulun ilk günü, ne ara bitti ". Evet, ben de çok sıkıldım bunlardan. Her sene aynı şey hala alışamadın mı kardeşim_?

Aslında bunların hepsi yalan. Zaman çabuk falan geçmiyor. Sadece boş geçiyor. Sen bütün sene hiç bi etkinliğe katılma, sınıfça hiçbir şey yapma, eve gel boş boş otur bilgisayarın başında, bir gününü diğerinden farklı yaşama, sonra neymiş " zaman çabuk geçiyor, daha dün gibi aklımda ilk gün". Herhalde ilk gün gibi aklında olur. İlk günden sonra farklı hiçbir şey yapmazsan, aklında sadece ilk günün kalması normal.

Demek istediğime gelirsek; zamanın geçiş hızını biz ayarlıyoruz. Aklıma güzel bi benzetme gelmesini bekliyorum ama Celtics-Cavs maçı var, o yüzden pek düşünemiyorum, aklım oraya kayıyor(LeBron'un smaç da baya güzeldi). Siz buraya uygun bir şeyler koyarsınız. Neyse, konu yine dağıldı. Ne demiştik, zaman çabuk geçmiyor. Biz onun içini boşaltarak hızlı geçmesini sağlıyoruz(bu güzel oldu). Eğer, geriye dönüp baktığımızda, gözümüzün önüne, bir sürü güzel anı ve çeşitli olaylar(sanırım ikisi de aynı şey oluyor) seriliyorsa zamanın hızlı geçtiğini farketmeyiz.

Haddimi aşıyor muyum bilmem ama bir tavsiyede bulunmak isterim. Zamanın çabuk geçmesini istemiyorsanız, her gününüzün aynı geçmesini engellemeye çalışın. Mesela bu yazıyı okuduktan sonra bilgisayarın başından kalkın ve puzzle yapın(yapın da sinirleriniz bozulsun xD) ya da arkadaşlarınızı arayıp bi buluşma ayarlayın veya beni arayıp halimi hatrımı sorun, herhangi bir şey yapın bu anı farklı kılacak.

Uykum var, sınavım var, dönem ödevim var. Bakın bu kadar işin arasında sırf siz sevgili okurlarım için hayat dersleri veriyorum.


Get Music Tracks! Make Your Own!