27 Nisan 2008 Pazar


Oh be... Sınavlar bitti, dersler yok. Ne güzelmiş ya okul böyle olunca. Zamanımı nasıl harcayacağımı şaşırdım. Aslında yapacak ne kadar çok şeyim olduğunu anladım, bu 2 haftalık sınavlardan sonra. Hani derler ya " Bir şeyi kaybetmeyince değerini anlamazsın " diye, aynen öyle oldu. En sevdiğim şeyimi kaybetmişim de haberim yokmuş; boş vakitlerimi....

Normalde olsa ne yapacağıma karar veremez, bilgisayarı açar salak salak monitöre bakardım ya da TV'yi açıp bilmem ne dizisinin bilmem kaçıncı tekrarını izlerdim(her hafta family guy'ı 3 kere izliyorum). Ama dün farklıydı. Eve geldim, çat çat çat, bi baktım saat 12 olmuş. Bu "çat çat çat"ı açmak gerekirse; kitap okudum(son bi iki aydır sadece otobüste okuyordum, evde okumak da güzelmiş), evde yığılmış duran animelere başladım, yeni albümler dinledim, hatta bi ara gaza gelip gitar çalmayı bile denedim (ama sonuç hüsrandı).

Hemen bunları bi yere bağlayayım da havada kalmasın konu. Boş vakitlerimizi değerlendirmiyoruz, harcıyoruz. Üşeniyoruz yapmayı istediğimiz şeyler için harekete geçmeye. En basidinden; kitap okumak mesela, yapılması çok kolay ama başlamayı geciktirdiğim için hep erteleniyor. Bu sadece bir örnekti. Hayatımızda diğer olaylar için de bu geçerli.

Üşengeçliğin yerini tereddüt alıyor bazen. Bunun çözümü de çok kolay. Harekete geçmek. İlk önce "acaba" kelimesini az kullanmaya, mümkünse hiç kullanmamaya çalışın. Düşünmeyin, sadece yapın. Aklımıza ilk gelen tercih çoğu zaman doğru olandır.

Farkındayım burada yazdıklarımın okuyanlar için hiç bir öneminin olmadığının. Olsun ama, blogu açma sebebim de zaten kendi kendime konuştuklarıma başkalarını da ortak etmekti. Belki aradan biri çıkar da " aa dur lan belki de doğru söylüyordu" der, ben de sevinirim.

Neyse, söyleyeceklerim bu kadardı. Buradan, iki bölüm birden yayımladıkları için "Avatar: the Last Airbender" ekibini ve bu saatte konuyu nerden nereye bağlayabilmemden dolayı kendimi tebrik ederim.

10 Nisan 2008 Perşembe

Nerde Kalmıştık_?

Son yazıma baktım da, ne kadar mutluymuşum. Aradan geçen 20 gün haliyle biraz değişiklikler bıraktı bende. Kafam karıştı. Evet seygili durak, kafam karıştı. Maruz kaldığım muameleler ve öğrendiğim şeyler, düşünmem gereken bir yığın şey oluşturdu kafamda. Nereden başlayacağımı da bilmiyorum. Başlayınca da işin içinden çıkamıyorum. Anlayacağın eskisi kadar mutlu değilim.

Ne kadar kolaymış öğüt vermek. "Mutlu ol, Carpe Diem, zart-zurt" demekle olmuyormuş bu işler. Gerçekten de aptal-saptal şeyler insanın canını sıkabiliyormuş. Ee, tabi bi de bendeki olayları kurgulama kabiliyetiyle de (evet, bazıları paranoya da diyor) birleşince, RAP dinletilmiş maymuna dönüyor insan. Harekete geçmek yerine, çevresindeki olanları anlamaya çalışıyor.

Bi de bunlar yetmezmiş gibi bu havada hasta oldum, durak. Şu an sürünüyorum resmen. Burnumu çekmekten yazı yazamıyorum, düşündüklerimi bile duyamıyorum. He, bu arada söylemeden geçmeyeyim; kendi çapımda "çevremi güzelleştirme" girişimlerinde bulunuyırum. Henüz kimse bunun farkında değil(tabi bu satırları okurlarken farkında olacaklar). Bi sonuca ulaşırsa devam edeceğim girişimlerime.

Ben şimdi yazımı bitireyim, biraz zaman geçsin tekrar gelirim yeni düşüncelerimle sana. Jethro Tull dinleyip kafamı dağtıyorum. Web-cam de buldum evde, biraz maymunluk yapayım da eğleneyim. Blog okurlarım için yenilikler getireceğim. Bunu da söylemeden geçmeyeyim. Bundan sonra daha sık yazacağım ve yapabilirsem güzel şeyler ekleyeceğim sayfaya.


Get Music Tracks! Make Your Own!